Ne olur bir sabah kapım çalınsa Açınca gülüşün içime dolsa Belki bir meyhane biraz da rakı Sen türkü söylesen ben eşlik etsem
Bakmayın çekilen perdelerin Aydınlık oluşuna bu şehirde Renk renk desenlerine kanmayın Sakılısında kimbilir kaç yüreği Bu ayrılıklar boğar Kimbilir ardına kadar susumuş ömürleri Paslanmış ne çok kapı bekler
Hasretin gibi çarpıyorum kapıları Soluk soluğa atıyorum kendimi sokağa Taşlarında izmaritlerimi ezdiğim kaldırımlar Sicim bir yağmur altında Bir yanıtım yoktur Seni soran açelyalara
Bir meyhane bulur beni Beyaz keteni kirlenmiş masalar Yorulmuş bir rakı alır beni Kalbime seni sorar O an duracak zannederim bu gevezeyi Sol kolumda bu aşkın uyuşmuş ağrısı Otuzbeşlik ne ki Meyhaneci yetmişlik getir Tek başına gitmiyor zıkkım Kavunun tadı zehir Sen yoksun boynu bükük saatlerin Bu akşam "Dürüyemin güğümleri kalaylı" Gitmiyor be abla, değiştir şu bantı
"Bu ne sevgi ah bu ne ızdırap zavallı kalbim ne kadar harap" Çalmıyor artık Öyle ya çoktan göçmüş Abdullah Yüce
Geceye su gibi dökülse sesin Bizimle hüzünlü türküler gülse Ellerin elimi bulsa ansızın Kalbimden kalbine çiçekler koşsa